10 Ağustos 2012 Cuma

sporun 99 faydası

1. Sağlığınızın değerini anlamanıza yardımcı olur. 
2. Yaşam kalitenizi arttırmanıza ve geliştirmenize yardımcı olur. 
3. Fiziksel performansınızı geliştirir. 
4. Kalp rahatsızlığı riskini azaltır. 
5. Maksimum oksijen kapasitenizi arttırır. 
6. Yüksek tansiyon riskini veya ilerlemesini azaltır. 
7. Yüksek tansiyonu olanların, tansiyonu kontrol altında tutmasına yardımcı olur. 
8. Kandaki Triglycerid seviyesinin azaltır. 
9. Kandaki iyi kolestrolu (HDL) artırır. 
10. Dinlenme kalp atımını düşürür. 
11. Kalp - damar dolaşımını geliştirir. 
12. Anaerobik eşiği arttırır, bu da çabuk yorulmayı ve dolayısıyla kanda laktik asit birikiminin erken oluşmasını engeller. 
13. Kalp rezervini artırır. 
14. Kalbinizin bir atımda vücuda pompaladığı kan miktarını artırır. 
15. Vücut ısınızı soğutma için, deri yüzeyine gerekli kan akış kabiliyetini artırır. 
16. Akciğer kapasitenizi arttırarak, oksijenin akciğerlerden kana geçebilme kabiliyetini arttırır. 
17. Kalp krizi geçirdikten sonra, hayatta kalma şansınızı arttırır. 
18. Koronerde kan pıhtılaşma hassasiyetini düşürür. 
19. Kandaki yoğunlaşmayı azaltır 
20. Kalbinizin daha verimli pompalama işlevini yapmasını sağlar 
21. Kanınızın kan plazma hacmini genişletir. 
22. Orta seviyeli egzersizler sırasında, kalp atım sayısını düşürür. 
23. Anormal nabız atım incinmelerini azaltır. 
24. Kaslarınızın kandan oksijen çıkarma kabiliyetini artırır. 
25. Çarpıntı riskini azaltır. 
26. Çok çeşitli sebeplere bağlı baş ağrılarından kurtulmanızı sağlar. 
27. Hamilelikte karşılaşılan birçok rahatsızlıklardan (ör. kabızlık, belağrısı, mide ekşimesi gibi) kurtulmanızı sağlar. 
28. Sıcaklığa karşı tahammülünüzü artırır. 
29. Endişe ve kuruntularınızı azaltır. 
30. Streslerden korunmaya ve kurtulmaya yardımcı olur. 
31. Vücudun üst solunum yolları enfeksiyonuna karşı direncini artırır. 
32. Şeker hastalığınızın gelişme riskini azaltır. 
33. Şeker toleransınızın gelişmesini sağlar. 
34. Prostat kanserinin gelişme riskini azaltır. 
35. Sigarayı bırakmanıza yardımcı olur. 
36. Bağırsak kanserinin gelişme riskini azaltır. 
37. Göğüs kanserinin gelişme riskini azaltır. 
38. Eklem rahatsızlıklarından dolayı, eklemlerin bozulma oranını yavaşlatır. 
39. Kan şekerinin kontrol altında tutulması için gerekli insulin miktarının düşürülmesine yardımcı olur. 
40. Yüksek tansiyona bağlı ciddi komplikasyonlara maruz kalma oranını azaltır. 
41. Yaralanmalara karşı korunmayı sağlar. 
42. Eklemlerdeki kıkırdak dokunun yoğunluğunu arttırır. 
43. Stresle başa çıkmanıza yardımcı olur. 
44. Bağışıklık sisteminizin iyi şekilde çalışmasını geliştirir. 
45. Kabızlıktan kurtulmanıza yardımcı olur. 
46. Depresyonun hafifletilmesine ve atlatılmasına yardımcı olur. 
47. Soğuk ortamlara çabuk adapte olma kabiliyetinizi artırır. 
48. Bel ağrılarının hafiflemesine ve kurtulmanıza yardımcı olur. 
49. Bel ağrılarından doğan sıkıntıların azalmasını sağlar. 
50. İnsuline karşı,doku duyarlılığını artırarak, kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesine yardımcı olur. 
51. Yüksek tansiyonu kontrol için alınan ilaçların, yan etkilerine karşı koymaya yardımcı olur. 
52. Eklem esnekliğini korur ve gelişmesine yardımcı olur. 
53. Eğer yüksek tansiyonunuz varsa, bunu kontrol etmek için aldığınız ilaç ihtiyacını 20 - 30 % azaltır. 
54. Kemik erimesi hastalığı riskinin gelişmesini azaltır. 
55. Zihinsel uyanıklılığınızı artırır. 
56. Yaşa bağlı olarak oluşan kemik bozulmalarının yavaşlamasına yardımcı olur. 
57. Endometriyoya karşı riski azaltır. 
58. Eklem rahatsızlıklarından doğan acılara karşı koyma toleransınızın artmasını sağlar. 
59. Kilonuzu korumanıza veya kilo kaybetmenize yardımcı olur. Sadece diyet yaparak değil. 
60. Yaratıcılık gücünüzün artmasına yardımcı olur. 
61. Yağsız vücut dokularınızın korunmasına yardımcı olur. 
62. Sağlık harcamalarının ve ilaç kullanımının azalmasına yardımcı olur. 
63. Yabancı madde kullanımı ile mücadeleye yardımcı olur. 
64. Fazla kalorilerin yakılmasına yardımcı olur. 
65. Yüksek oranda gıda tüketmenizi sağlar, fakat buna rağmen, kalori dengenizin aynı kalmasına yardımcı olur. 
66. Ağır ilerleyen şişmanlığa karşı korur. 
67. Denge ve koordinasyonunuzun gelişmesine yardımcı olur. 
68. İştahınızın kısa süreli etkilerle azaltılmasına yardımcı olur. 
69. Ani kabarmaların üstesinden gelmeye yardımcı olur. 
70. Yaşlı bireylerdeki kısa süreli belleklerin gelişmesine yardımcı olur. 
71. Adet kanamalarından doğan belirtilerin hafiflemesine yardımcı olur. 
72. Genel ruhsal durumunuzun gelişmesini sağlar. 
73. Kolay ve iyi uyumanıza yardımcı olur. 
74. Kilo kaybına, özellikle vücuttaki yağdan kaybetmenize yardımcı olur. 
75. Kemiklerinizin kırılmalara karşı direncini ve yoğunluğunu artırır. 
76. Dinlenme durumundaki metabolik seviyeyi korumanıza yardımcı olur. 
77. Kassal güç seviyenizi arttırır. 
78. Kassal dayanıklılık seviyenizi artırır. 
79. Egzersizden sonra çabuk toparlanabilme kabiliyetinizi artırır. 
80. Uygun kas dengenizi korumanıza yardımcı olur. 
81. Özel hayatınızın istenen doyumda ve düzeyde artmasını sağlar. 
82. Vücudunuzun dik durmasının gelişmesini sağlar. 
83. Egzersiz sırasında vücudun enerji elde etmede yağ kullanabilme kabiliyetini arttırır. 
84. Solunum sistemindeki kasların gücünün ve dayanıklılığın artmasını sağlar. 
85. İyi bir fiziksel görünüş sağlar. 
86. Kendinize olan güven duygunuzu arttırır. 
87. Rahat olmanıza yardımcı olur. 
88. Kısa süreli bilgileri hafızanızda tutma kabiliyetini geliştirir. 
89. İşveriminizi arttırır. 
90. Bol enerji verir. Günlük hayatınızda acil durumlarda ihtiyacınız olan enerjiyi sağlar ve sonradan ihtiyaç olabilecek daha fazla enerjinizi korumanıza yardımcı olur. 
91. Hastalıklara bağlı olarak iş günü kaybınızı azaltır. 
92. Bağımsız hayat tarzını korumanıza yardımcı olur. 
93. Yeni insanlarla karşılaşmanıza ve yeni arkadaşlar edinmenize yardımcı olur. 
94. Fiziksel zindeliğinizi geliştirerek, hayata daha yaratıcı olarak adapte olmanızı sağlar. 
95. Aktiviteler, kemiklerin güç depolamasına ve orta şiddetli egzersizler sırasında daha fazla baskı yaparak hem daha çok güç depolamasına hem de kemik yoğunluğunun artmasını yardımcı olur. 
96. Egzersiz, bağ ve bağ dokularını kuvvetlendirerek, yaşa bağlı olarak oluşabilecek sakatlıkları azaltır. 
97. Önceden hareketsiz bir yaşam tarzına sahip kişilerin, yorgunluğa karşı direncini artırır ve dinçlik hissinin oluşmasını sağlar. 
98. Hatta kalp hastaları bile, kalp ve solunum sistemlerini çalıştırıcı egzersizler yaparak, hastalığının üstesinden gelmek için gayret sarf ederek, korkularından kurtulmalarına ve normal yaşamlarına dönmelerine yardımcı olur. 
99. Spor yapmak, sıkıntılarınızın azalmasına, eğlenme ve neşelenmenize, kısaca hayattan zevk almanıza yardımcı olur.

rüya nedir? neden rüya görürüz ?

Rüya Nedir
Rüya görmeyen bir kimsenin varlığını düşünemeyiz. Fakat "rüya"nın ne olduğunu tam anlamıyla bilenlerin sayısı muhakkak ki pek fazla değildir. Kısa ve özlü bir tanımlamayla, rüya, beden uyku halindeyken hayatiyetini sürdürmesidir. Rüyalar,hayatımızın uykuda olmadığımız, uyanık zamanlarıyla, bu bölümlerdeki olaylar ve durumlarla benzerlikler taşır. Gene de belirgin farklar vardır. Bir rüya vazıh (açık seçik) ve canlı,ya da belirsiz veya çok eski zamanlardan kalma,çizgileri silinmiş,renkleri, siyah-beyaz tonları uçuklaşmış fotoğraflar gibi olabilir. Bazıları akla yakın, bir kısmı saçmadır. İçlerinde güzel olanlar da vardır, korkunç ve ürkütücü olanlar da. Rüya, daha ziyadegörüntüler niteliğindedir. Fakat bu arada sesler de işitebiliriz. Bazı rüyalarımızda, durum ve olaylarla ilgili olarak ,düşüncelerimizin, duygularımızın bilincindeyizdir. Çoğunlukla ,uyanır uyanmaz ,görmüş olduğumuz rüyayı unuturuz. Bazen de bir rüyanın izlenimi, etkisi bütün gün boyu sürer. Hatta daha fazla da uzayabilir. Rüyaların çoğu bir kez görülür. Buna karşılık,ısrarla, tekrar tekrar görülen rüyalar vardır.

Acaba niçin rüya görürüz?Uykudayken, dış dünyadan,uyanık halimizde bizi çevreleyen alemden birbakıma kopmuşuzdur. Aslında, Şekspir'in ünlü kahramanı ölümsüz Hamlet'in söylediği gibi "rüyasız bir uykunun çok daha iyi olacağı" muhakkaktır. Ancak, bazı zamanlar zihnimiz bedenimizle birlikte uykuya dalmaz. Bizi tedirgin eden düşüncelerimiz olabilir. Uyku halinde de tedirgin edici uyarılarını sürdüren bu düşünceler, rüyaların kaynağıdırlar. Bazı hallerde uyarılar dıştandır. Bir çalar saatin çalmasına ilişkin olarak gördüğümüz rüya gibi. Fakat uyarıların çoğu iç kökenlidir. Eğer karnımız açsa, rüyamızda çeşitli yiyecekler, şölen sofraları görürüz.Uykuyu etkileyen uyarı,sadecebedenimize ilişkin ihtiyaç ve gereksinmelerin sonucu değildir. Daha önemlileri zihnimizdeki kaynaklanır.

Sözgelimi, beş yaşında bir çocuğun,uzun süreden beri anne ve babasından bir takım gemici elbisesi almalarını istediğini düşünelim. Onlar da bunu almamış olsunlar. Çocuk, rüyasında kendini gemici elbisesiyle, açık denizlerde, korsanlarla savaşırken görebilir. Bu tür rüyaların görülmesi, tutku halindeki ve gerçekleşmeyen, yerine getirilmeyen isteklerinin sonucudur. Kısaca söylemek gerekirse,başka türlü bir açlık söz konusudur.

Rüyalar olmasa, bu tedirgin edici uyarılar belki de-daha doğrusu kuvvetli bir ihtimalle-bizleri uykumuzdan uyandıracaktı. Dolayısıyla, rüyalar bir nevi emniyet sübabı görevini yerine getirir. Tedirgin edici,köklü,tutku niteliğindeki, gerçekleştirilmemiş,bu nedenle zararlı olabilecek istekler, düşünceler için boşalma yoludur.

En basit bir rüya bile,dolu, saplantı halini almış isteklerin, özlemlerin ifadesi olabilir. Hepimizin büyük hayalleri vardır. Bilincinde olmasak da, bunları içimizde taşırız. Kimi insan milyoner olmanın, kimi yıldız bir futbolcu sıfatıyla spor aleminde parlamanın hayalindedir. Bazıları da,çeşitli nedenlerle gerçekleşmeyen duygusal bir kavuşmanın özlemi içindedir. Günlük hayat, iş-güç, sayısız gaile ve meşguliyet, uyanık halimizdeyken bu istekleri, düşünceleri, hayal ve özlemleri geri iter,onlardan ağır basar. Rüyalarımız,bu istek,düşünce,hayal ve özlemlerin doğrudan doğruya olmasa bile, dolaylı veya sapa yollardan ifade edilmesidir. 

Her rüya esas bakımından iki bölümdür. (1) Rüyada görülen şeyler, (2) rüyanın gizli anlamı. 
Rüyadaki görüntüler, olaylar, durumlar, rüyanın asıl mesajını taşırlar ama,bu mesaj açık değildir. Özellikle Sigmund Freud (Fröyd) ve onu izleyen ruhbilimciler, rüyaları çözümlemek, rüyaların kapsadığı gizli mesajları açığa çıkarmak için, rüyalardaki bazı sembollerden yararlanmışlardır.

Örneğin, ana ve babalar, rüyalarda kral, kraliçe gibi yüksek düzeyde yönetmen, egemenliklerini sürdüren kişiler Örneğin, ana ve babalar, rüyalarda kral, kraliçe gibi yüksek düzeyde yönetmen, egemenliklerini sürdüren kişiler olarak görülürler. Trenle yapılan bir yolculuk esnasında trenin karanlık,sonsuz bir tünele girmesi,yokluk,ölüm korkusunun, buna ilişkin saplantı halindeki düşüncenin belirtisidir. 

adınlar gerçekte ne ister volume-2


3. Her Kadın Kendini Seksi ve Kadınsı Hissetmek İster
Bu çok mantıklı, ama şaşırtıcı olan çoğu erkeğin sevgililerini nasıl gördükleri ile ilgili cümleler kurması oldukça uzun zaman alır. Sevgilinizi çekici ve kadınsı mı buluyorsunuz? Onu seksi mi buluyorsunuz? O zaman bunu söyleyin! Bir kadını çekici bulduğunuzu dile getirmenin pek çok yaratıcı yolu vardır. Örneğin rutin bir işi yapmaktayken (akşam yemeği hazırlamak gibi) ona sevgi dolu bir bakış atın. Size bir soru sorduğunda ona gülümseyin. Kalabalık bir odanın ortasında ona göz kırpın. Bunların yanı sıra nasıl hissettiğinizi ona doğrudan da söyleyebilirsiniz. Örneğin birlikte katıldığınız kalabalık bir organizasyonda kulağına eğilerek, oranın en güzel kadının kendisi olduğunu söyleyebilirsiniz. Kadınlar, erkeklerin aksine fazlası ile sözel yaradılıştadırlar. Sevgili ya da eşlerinin kendileriyle seksi bir şekilde konuşmalarını severler. Ona, kendisinde hoşunuza giden seksi konulardan söz edin. Bunu umulmadık bir alanda kulağına fısıldamanız hoşuna gidecektir. (sinemada ya da kalabalık bir asansörde…) Kelimeler bir kadına çok seksi gelebilir. Açıklayıcı ve kışkırtıcı olun. Örneğin; saçlarının güneşteki parıltısını seviyorum… bu siyah elbisenin seni ne kadar güzel gösterdiğini biliyor musun? ama içindeki sen olmasaydın o elbise hiçbir şey ifade etmezdi… gibi cümleler kurmaya özen gösterin.

İnanmadığınız ya da hissetmediğiniz bir şeyi sakın söylemeyin. Kadınlar yalanı çok çabuk fark ederler. Ona, içinizden gelmediği halde sadece duymak istediği şeyleri söylemeyi seçerseniz bu ilişkinize zarar verecektir. Dikkatli olun!

4. Kadınlar Kendilerine Acı Çektirmeyecek Bir Erkeğe Sahip Olmak İster
Kadınlar ilişkinin merkezinde kendilerini görmek isterler. Başka insanların ya da bencil bir adamın izlerinin bu merkezde yeri yoktur. Günümüzdeki ilişkilerde tarafların benmerkezci tavırları ile çatışan ilişkinin merkezi ciddi yaralar almaktadır. Kadınların içsel dünyaları her ne kadar özgürlük türküleri de söylense korunma ihtiyacındadır ve bunun için de bir erkeğe ihtiyaçları vardır. Eşinizi ya da sevgilinizi bu noktada yalnız bıraktığınızda zamanla bunun zararını siz yaşarsınız. Bencil hayata zamanla eklenen suçluluk duygusunun faturası onun çocukça kaprislerine boyun eğmenizden dolayı yine size kesilecektir. Bu noktada ki uyarımı dikkate alın zararlı çıkmayacaksınız. Bir diğer konu ise saygı... Eğer bir kadının birlikte olduğu erkeğe duyduğu güven sarsılırsa ilişkiyi öldüren süreç de başlamış demektir. Güvensizlik beraberinde saygı kaybını da getirir. Bu çok zor olabilir ama ona kendinize saygı göstermesi gerektiğini anlatmak yine size düşüyor. Ayrıca sizin de ona saygı göstermeniz gerekiyor.

5. Kadınlar Romantik Olmayı Bilen Erkek İsterler.
Romantik olmak demek ne demektir? Romantizm zihnin durumudur. Romantizm, aşkı ve coşkuyu bulma biçimidir. Romantizm, sevgilinizin nasıl göründüğü ya da onu ne kadar takdir ettiğinizi keşfetmek gibi küçük şeyleri fark etmek için zaman ayırmak demektir. Ama hepsinden önemlisi, romantizm, zaman ayırmak ve sevdiğiniz için bir şeyler yapmak demektir. Karakterinizin kişiliğinizin nasıl olduğunun hiç önemi yok, çaba gösterirseniz siz de romantik olabilirsiniz. Pek çok kadın kendisine şiir okuyan erkekleri sever (daha da iyisi yazan) Lirik olması önemli değil duygu ve düşüncelerinizi aktarın yeter, ona küçük bir not bile yazsanız olur.

kadınlar gerçekte ne ister volume-1



1. Kadınlar Takdir Edildiğini Hissetmek İster…
“Sevildiğini hissetmelidir” diyerek başlamadığım için şaşırmış olabilirsiniz. Çoğu erkek “seni seviyorum” der. Ama eşlerini ya da kız arkadaşlarını takdir etmezler. Bir kadının hayatında takdir edilmek büyük önem taşır. Pek çok kadın, “vericidir”, onlar eşlerinin ve çocuklarının hemen her ihtiyacını karşılamaya çalışırlar. Ama vermekten mutluluk duyan kadınlar dahi çabalarının takdir görmesini beklerler.

Şimdi sevgili okurlarım, kız arkadaşınızı ya da karınızı takdir etmek tek başına yeterli değildir, bunu onunla da paylaşmanız yani dile getirmeniz gerekir. Erkek okurlarım şimdi buna karşı çıkacak ve hali hazırda zaten eş ya da kız arkadaşlarının bunu bildiğini söyleyecekler. Bu doğru olabilir ama kelimelere dökülen takdirin yaratacağı mucizeyi yaşamadan bilemezsiniz. Öylese bunu dile getirmeyi deneyin “işleri yola koyuş biçimini çok takdir ediyorum” ya da “böylesine çok çalışmanı takdir ediyorum” diyerek bir yerden başlayabilirsiniz… Unutmayın takdir edilmeyi hepimiz severiz.

2. Kadınlar Hayatlarındaki Erkekle Derin Duygusal Bir Bağ Paylaşmak İsterler
Neden mi söz ediyorum? Kadınlar hayatlarındaki erkeğin kendilerine duygusal şekilde bağlı olmalarını severler. Duygularınızı ifade etmekten utanmaksızın bunu hissettirmenizi isterler.

Çoğu erkeğin bir kadına açılma süresi uzun zaman alır. Bu belki de konuşmaktan hoşlanmamalarından kaynaklı olabilir. Veya dokunmatik hisler başlığından hoşlanmıyor olabilirler. Ne hissettiklerini sorduğunuzda çoğunlukla yorum yok moduna geçme nedenleri de bundandır. Eğer davranış biçiminiz bu yukarıda yer alan br kaç satırdaki gibiyse o zaman kadınların isteklerine yönelik en önemli noktalardan birini yerine getiremiyorsunuz demektir. Çünkü kadınlar, ne kadar duygusal bir bağ ile kendilerine bağlı olduğunuzu bilmek isterler.

Temeli sağlam ilişkiler, duygusal bağların üzerinde yükselir. Eğer sevgiliniz, eşiniz sizin onu dinlediğinizi, kendi duygularınızı ifade etmek için yollar aradığınızı, kendinizi ona açtığınızı hissederlerse size tümüyle bağlanacaklardır.

devamı için volume -2 başlıklı metnimize bakınız. . .

9 Ağustos 2012 Perşembe

bunları biliyor muydunuz Volume - 3

-Kirpiler suda yüzer.
-Salatalığın yüzde 96'sı sudur.

-Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.

-Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir.

-Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

-Sigara çakmağı kibritten önce bulundu.

-Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

-Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.

-Dünyadaki tavuk sayısı insanlardan fazladır.

-Salyangozların 25.000 civarında dişi vardır.

-Bir doğumda yaşayan en çok çocuk sayısı 6.

-Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69.

-İlk kule saati 1404 yılında Moskova'da yapılmıştır.

-Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.

-Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.

-Bukalemunların dilleri,vücutlarından iki kat uzundur.

-Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.

-Uzaya ilk uçan kadın Valentina Tereşkova'dır. (1962)

-Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.

-Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.
-Pisagor sokak dövüşü spor dalında olimpiyat şampiyonu olmuştur.

-Kedi ve köpekler de insanlar gibi solak yada sağak olabilirler.

-"Düello" uygulaması hala Uruguay ve Paraguay'da devam etmektedir.

-(şuan yaşayan) 135 yaşındaki Ali Muhammed Hüseyin, yeryüzünün en yaşlı insanı olarak biliniyor.

-Atların kırılan kemikleri geri kaynamaz. Ayağı kırılan atların hayatı da biter.

-Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun yaşıyor.

-Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.

-Stockholm kraliyet kütüphanesinde muhafaza edilen "Şeytan İncili" kitabının ağırlığı 350 kg.dır.

-Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabilir.

-ABD'de Coco-Cola şoförlerinin kimyasal madde taşıma lisansı olması gerekiyor.

-Dünyanın uydusu ayın hacmi, Pasifik Okyanusu'nun hacmi ile aynıdır.

-Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insan ölümüne neden oluyor.

-Dünya ahalisi gece gündüz satranç oynasa ve her saniyede bir hamle yapılsa, satrançta tüm oyunları tecrübeden geçirebilmek için asırlara ihtiyaç vardır.

-Satranç tarihinin en uzun oyunu 1950 yılında Mardel Plato'da yapılmış dünya satranç turnuvasında gerçekleşmiştir. Pilkin ve Çernyak arasında yapılan bu maç 22 saat devam etmiş ve 191. hamle sonrası berabere bitmiştir.

-Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hala mescit misk kokmaktadır.

-Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

-En eski alfabe Suriye'nin Akdeniz sahilindeki Lattakiya limanı yakınlığında yapılan kazım sonucu bulunmuştur. Alfabe 32 harften oluşur.

-Güneş yerden 149 milyon 600 bin km. mesafededir.Hacmi yerden 1300 defa büyüktür.

-Rusya'da yaşamış olan Vasilyev'in iki karısından 87 çocuğu olmuştur. 75. yaş gününde (1782) onun yanında 83 çocuğu bulunmuştur.

-Bugüne kadar yaşamış en ağır kişi, 635 kiloya ulaşan Washingtonlu Jon Brower Minnoch.

-Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 derecedir. Normal değer ise 35 - 37'dir.

-ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste yada gözaltında tutulmaktadır.

-Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur,sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.

-Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90 cm. kadar uzuyor.

-Erkeklere yıldırım çarpması olasılığı kadınlara göre 6 kat daha fazladır.

-En büyük kitap XVII asırda yayınlanmış ve Berlin kütüphanesinde bulunan coğrafya atlası sayılır. (yüksekliği 2 metre, eni 1 metre)

-1707 - 1782 arasında yaşamış bir Rus kadının; 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 - 1765 arasında dünyaya getirdiği belirlendi.

-Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur.

-Atakama çölüne 400 seneden beri yağmur yağmamaktadır. Yağan yağmur da havada buharlaştığından yere düşmemektedir.

-Kunter, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atarak rekor kırarken, ilk yarıda da attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketçi olarak da tarihe geçti.

bunları biliyor muydunuz volume - 2

-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

-Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.

-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.

-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.
-En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.

-Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

-Einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. Aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü.

-İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

-İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

-Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıç'tır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

-Michel Jordan bir yılda Nike'den Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor.

-ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.
-Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız.

-Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Mu kimyasal madde çikolatada da vardır.

-Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

-Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki tüm taksileri tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

-1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.

-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

-Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

-Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.

-Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

-Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

-İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

-Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.-Soğuk havalarda ısınmak için alkol almak son derece tehlikelidir. Yüzeysel damarlarda genişlemeye yol açan alkol bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. Bu da donmayı çabuklaştırır.

-Macar Yanosh Voven ve karısı Sara dünyada en uzun aile hayatı sürmüşler. Onlar 147 sene beraber yaşamışlar. Yanosh 172, Sara 164 sene yaşamıştır. Öldüklerinde en küçük çocuklarının 116 yaşı varmış.

-En büyük kuş yumurtası devekuşunundur. 15 - 20 santimetre uzunluğunda ve ortalama 1.7 kilogram ağırlığındadır. Kaynatılarak pişirilmesi 40 dakika sürer.

bunları biliyor muydunuz volume - 1

-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.

-Bal bozulmayan tek gıdadır.

-Ördeğin sesi yankı yapmaz.

-Denizyıldızlarının beyni yoktur.

-Üzüm mikrodalga fırında patlar.

-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.

-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

-İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

-Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar.

-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.

-"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.

-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.

-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

-Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.

-El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

-Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

-Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

-Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.

-Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.

-Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.

-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

toprak nasıl böyle kokar ,yağmurdan sonra . . .

Yağmur sonrası hissedilen güzel kokuların bir kaynağı, toprakta yaşayan Actinomycetes grubu içinde yer alan bazı bakterilerdir. Toprakta yaşayan en küçük canlılardan olan bu bakteriler, en çok nemli ve karanlık ortamlarda gelişirler.

Çevre koşullarının gelişmeleri için uygun olmadığı kurak dönemlerdeyse “spor” adı verilen özel yapılar üretirler. Sporlanma, bazı bakterilerin kendilerini olumsuz koşullarda korumalarını sağlayan bir özelliğidir. Yağmurdan sonra duyduğumuz kokunun nedeni de bu sporlardır. Daha önce oluşmuş bu sporların kokusunu hava kuruyken duyamayız; ancak yağmur yağdığında duyabiliriz. Çünkü yağmur damlaları yere düştüğünde, toprakta önceden birikmiş bir miktar yağmur suyunun da yardımıyla sporların havaya fırlamasına neden olur.

Yağmur nedeniyle havada çoğalan nem, bu sporların kokusunun burnumuza kadar ulaşmasına neden olur. Yani aslında kokunun kaynağı toprak değil, toprakta yaşayan bu bakterilerdir

Anne sütünün önemi

Günümüzde yeni doğan bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Anne sütü bebek için en sağlıklı olan besindir. Uygun koşullarda gereksinim duyulduğu anı beklemektedir. Isıtma, soğutma, depolama, mikroptan arındırma için özel aletlere, biberon, emzik vb. aracılara ve temiz su kaynağına bağımlı değildir. Anne sütünde mikrop üremez, bozulmaz, hastalık kaynağı olmaz.
Anne sütünün bebeğe ve anneye faydaları:
Anne sütü ile beslenen bebeklerde enfeksiyon hastalıkları daha az görülmekte, beyin gelişimi daha iyi olmakta, allerjik hastalıklar, ishal ve solunum yolu hastalıkları ve hatta ileri yaşlarda ateroskleroz, kanser ve multipl skleroz gibi hastalıklar daha az bildirilmektedir. Emziren annelerde ise meme kanseri, yumurtalık kanseri, osteoporoz ve kansızlık daha az görülmektedir.
 
Anne sütü özeldir:
Anne sütü her bebek ve her dönem için özeldir. Prematürelerde ve hayatın ilk günlerinde farklı yapıda bir anne sütü söz konusudur. İlk bir hafta memelerden "kolostrum" adlı süt gelir ve bebeği besleyici ve enfeksiyondan koruyucu özellikleri ön plandadır. Bunu ikinci hafta boyunca protein içeriği azalırken, laktoz, yağ ve toplam kalori içeriği artan "geçiş sütü" izler. Daha sonraki dönemlerdeki olgun anne sütü de emzirmenin başlangıcında karbonhidrattan, sonunda yağdan zengin olarak gelir.
 
Anne sütünün özellikleri:
Anne sütü özel yapıda, sindirimi kolay ve enfeksiyondan koruyucu nitelikleri zengin bir protein içeriğine sahiptir. Anne sütünde protein ve minerallerin inek sütüne göre daha az olması, sindirim ve böbrekler açısından bebeğin yüklenmesini önler. Anne üstündeki demir, çinko gibi minerallerin emilimi, inek sütüne göre çok daha fazla, örneğin demir için beş katıdır. Anne sütünde sindirimi kolay doymamış yağ asitlerinin oranı yüksektir. Beyin ve sinir sistemi için şart olan temel ve zorunlu yağ asitleri ise inek sütüne göre 8 kat olup, ilk 4 ay boyunca bebek tarafından sentezlenememektedir.

okul öncesi eğitimin önemi


Okul öncesi eğitim süresince çocuklar ilköğretime hazırlanırken, paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun varolan yeteneklerini görünür kılmaktır.

Bu dönem, araştırmacılar için çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem olarak görülmektedir. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösterirler. 

Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.

Çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan; bedensel, psikomotor, sosyal-duygusal, zihin ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, kişiliğin şekillendiği ve çocuğun devamlı olarak değiştiği bir süreçtir. Bu nedenle, çocuğun küçük yaşlarda sağlıklı bir ortamda gelişimini sürdürmesi önem kazanmaktadır.

Sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip çocuklar yetiştirmek, onların gelişim özelliklerini ve bu özellikler doğrultusunda gereksinimlerinin neler olduğunu bilmeye bağlıdır. Erken çocukluk dönemindeki gelişmelerle, okul öncesi eğitim artık anne babanın yalnız başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır.

Eğitim, öğrenci-öğretmen-veli üçgeninden oluşan platformdur. Bu birliktelik ne kadar bilinçli ve sağlıklı olursa, çocuklarımızda o oranda sağlam bir kişilik kazanırlar.

Eğitimin sağlam temeller üzerine kurulmasında ve insanların ileri yaşlardaki başarılarında okul öncesi eğitimin rolü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ana kucağındaki yoğun ilgiden sonra, anaokulu ortamı çocuk için dünyaya açılan yepyeni bir penceredir. Olumlu yada olumsuz anlamda verilen her şey, onları yetişkinlik yıllarında da doğrudan etkilemektedir.

3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır. Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir ve okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler.12 yaşında IQ değerleri 5 puan daha yüksektir, 15 yaşında yetenek sınavlarında % 90 -100 arası başarı sağlarlar. % 65’i liseyi, % 45’i üniversiteyi sorunsuz kazanır ve bitirir. Yetişkin olduklarında dış dünyayla kolay ve sağlıklı iletişim kuran, sosyal insanlar olurlar.

Okul öncesi eğitim kurumları; toplumun temel yapısını oluşturan

* Saygı,sevgi,
* Paylaşma, iş bölümü,
* Sorumluluk
* Sosyal çevre oluşturma açısından çocuğu geleceğe hazırlayan en güvenli ortamdır.

Bilindiği gibi, 3 ile 6 yaş arası çocukta pek çok gelişimsel değişmenin yaşandığı yıllardır. Normal gelişim gösteren bir çocuk, 6 yaş civarında pek çok motor becerileri kazanmış, çeşitli fiziksel becerilerini kullanmaya başlamıştır.

Bilişsel gelişim açısından ise, fiziksel ve sosyal çevresi ile ilgili yoğun bir bilgi birikimi oluşturmaya ve çevresinde gelişen olayları anlamaya başlamıştır.

Buna karşın, okul öncesi yılları çocuğun soyut düşünme yetisinin henüz tam şekillenmediği ve bu nedenle yapılan tüm etkinliklerin somut bir biçimde çocuğun yaparak ve deneyerek öğrenmeyi gerçekleştirdiği yıllardır. düşünüldüğünde, okul öncesi yılları çocuğun arkadaşları ve öğretmeni ile birebir olarak kuracağı iletişime dayalı konuşma ve dinleme becerilerini geliştirici etkinliklerin ağır bastığı yıllar olmalıdır.

Okul öncesi eğitim neden gereklidir
* Çocukta zeka gelişiminin %70 lik kısmı 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi bu yaşta gelişir.
* Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olgular bu yaşta gelişir.
* Bu dönemdeki sapma ve olumsuzluklar çocuğun bütün yaşamını olumsuz yönde etkiler.
* Farklı kültür ortamlarından ve ailelerden gelen çocuklar ortak bir yetişme ortamına okul öncesi eğitim kurumlarında ulaşır. Çocuk kendine güven duygusunu bu kurumlarda kazanmaya başlar.
* Dilini doğru, yanlışsız ve güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrenir. Toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başlar.
* Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğrenmeye başlama yaşı 4-6 yaşları arasındadır.
* Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.

Türkiye genelinde ortalama okul öncesi okullaşma oranı %15 tir. Bu son derece çarpıcı bir orandır. Diğer Ülkelerle karşılaştırıldığı zaman durum daha net olarak anlaşılmaktadır. Avrupadaki bir çok ülkede bu oran %100’dür.

Okulöncesi eğitiminin desteklenmesi için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Aile ve eğitimci işbirliği ile gerçekleşen okulöncesi eğitim; çocuğun daha yaratıcı, ileriyi görebilen, yeni ürünler yaratabilen ve çevresini kendi amaçları için yönlendirebilen özerk bir birey olarak yetişmesine katkı sağlayacaktır

Sonuç olarak;

Okul öncesi eğitim önemli ve her çocuk için gereklidir!...

müzik dinlemek neden bu kadar güzel


MÜZİK NEDİR :
En kaba tarifi ile pekçok ses demektir. Ses nedir, rezonans oluşturan maddelerin ortaya çıkardığı bir enerjidir. İnsanoğlu açısından 15 Hz ile 20 Khz arasındaki vibrasyonlar ses olarak algılanır, diğer vibrasyonlar insanoğluna göre ses sayılmazlar çünkü duyulamazlar.
Ses, bir vibrasyondur, dolayısı ile hareket eden bir enerji formudur. Diğer bir deyiş ile hareket eden partiküller ve elektronlardır. Ses enerjisi, hareketini dalgalar halinde yapar. Müzik dediğimiz şey ise ses tabir ettiğimiz bu enerji kombinasyonlarının sanat olarak bir araya getirilmiş çeşididir, kendisi de bir enerji formudur.
VÜCÜDUMUZDAKİ SENFONİ
Vücudumuz yaklaşık 100 Trilyon hücreden oluşur. Her hücrenin bir vibrasyonu vardır ve şaşırtıcı bir şekilde her hücrenin vibrasyonu birbirinden farklıdır. Diğer bir deyiş ile vücudumuzdaki her hücre ayrı bir ses üretir. Çok kuvvetli bir miktofon ile tamamen sağır bir odada vücudumuzdan çıkan bu senfoniyi kayıt edebilmemiz mümkündür.
Masaru Emoto, yaptığı araştırmalarda her tür hastalığımızın temelinde bu hücrelerin yaydığı vibrasyonlardaki bozulmanın yol açtığını keşfetmiştir. Masaru Emoto'ya göre vücudumuzdaki hücrelerin yaymış olduğu sesler ne derece uyum içerisinde ve güzellikte ise vücudun sağlıklı olma olasılığı aynı ölçüde artmaktadır. Aynı şekilde ahenksiz sesler arttığında ise tüm senfoni bozulmakta, ağır ağır tüm vücudumuz negative dönmekte ve sonunda hastalıklar gelmektedir.
Bu nedenle bazı doktorlar sadece bir hastanın vücudunu steteskop ile dinleyerek anormallikleri algılayabilmektedirler.
VİBRASONU VİBRASYON İLE KONTROL ETME
Bir vibrasyonu (titreşimi) kontrol etmek günümüzde oldukça kolaydır. Vibrasyonu oluşturan ses dalgasını bulup 180 derece ters faz ile aynı vibrasyonu göndermek vibrasyonu yok eder. Örnek vermek gerekirse müzik sistemimize bir sub woofer ilave ettiğimizde tüm bas seslerin yok olabildiğini duyabiliriz. Bu nedenle iyi tüm aktif baslarda 180 derece faz farkı düğmesi vardır. Düğmeyi diğer konuma aldığımızda bir anda şiddetlenen, aksi takdirde yok olan sesleri duyabiliriz. Aynı şekilde bir arabanın dört kapısına takılan dört hoparlörün birinin fazı ters bağlanırsa içeride hiç bas kalmadığını duyabiliriz. Bu teknoloji şu anda yeni otomobillerin motor ve yer seslerini yok etmek için uygulanmaktadır.
Müziğe ihtiyaç hissetmemizin sebebi bu basit prensipte yatmaktadır. Seçtiğimiz müzik, hücrelerimizin bozulmuş olan vibrasyonlarını ters faz ile normal haline döndürür.
Modern şehir hayatının stresi, vücudumuzdaki hücrelerin vibrasyonlarını bozmaktadır. Bu vibrasyonları normale döndürmek için müziğe ihtiyaç duyarız. İhtiyaç duyduğumuz anda aradığımız türde müzik, tempo, ton ve ritmler vücut vibrasyonlarımızı normale döndürür. Bu iyileştirici özelliklerinden dolayı müzik insan tarihinin başından beri bizimle beraber ola gelmiştir.
MÜZİĞİ GÖRMEK
Müziğin anlamı duyulabilir olmasındadır. Ancak yeni su kristallerini fotoğraflayabilme teknikleri sayesinde müzik görülebilir hal almaya başlamıştır.
Bir su kristali vibrasyon ile şekillenen geometrik kristallerden oluşur. Dinletilen her müziğe göre su kristalinin şekli ve formu değişir. İnsan vücudunun % 90 dan fazlasının su olduğunu düşünürsek vücudumuzdaki etkisini anlayabiliriz.
Masaru Emoto, pek çok kabı 1 mililitre aynı su ile doldurarak her birine aynı odada farklı zamanlarda farklı müzikler dinletmiş, sonra her kabı -30 derecede dondurmuş, ardından -5 derecedeki soğuk bir odada elektron mikroskobu ile kristallerin yapısını incelemiştir.
Masaru Emoto, her müziğin su kristallerinde farklı şekilleri oluşturduğu hayretle fark etmiştir.
Müziğin kendisi görülebilir bir formda olmamasına rağmen etkileri görünür formlardadır. Aynı müzikler hep aynı kristal şekillerini oluşturmaktadır.
İlginç bir saptama ile yıllar sonra bir CD alacağımız zaman (o zaman CD olmayacak ama) üzerindeki kristalin yapısına göre müziği beğenip beğenmeyeceğimizi ayırt edebileceğimizdir.

roman yazmak için


Çoğu insan yazar olmak için hayal kurar. Bu yüzden saatlerce duvarı seyreder ve çok az  satır ve hatta paragraf yazarlar. Bunlardan bazıları romanlarını bitirmek için çok fazla zaman harcarlar. Roman yazmak için metotları bilmeniz gerekir. İşte burada bu metotlardan bazıları var.
1- Tema
2- Olay Örgüsü
3- karakter geliştirme
4- Diyalog 
5- Zaman yönetimi
6- Aşamalar
7- Romanın bitirilmesi
8- Hataları gözden geçirme
9- Tekrar gözden geçirmek
Romanınızın Teması
İlk önce ne tip bir eser yazacağınıza karar vermelisiniz: Kurgu, bilim kurgu, Tarihi, korku, ya da sosyal içerikli roman. Bir kere buna karar verdiniz mi, hikaye temasına, planına ve romanınızın bir parçası olacak karakterlere karar vermeniz gerekecektir. Romanınızı kurmak roman yazmanın en önemli parçasıdır.Yarattığınız dünyayı bilmek zorundasınız. Çünkü romanın örgüsü, seçtiğiniz bu dünyada geçer. Eğer bilinen bir şehirde geçmesini istiyorsanız o zaman oranın coğrafya şekillerine, kültürüne, toplumuna, caddelerine, ünlü yerlerine, tarihi önemine aşina olmanız gerekir. Uygun bir olay örgüsünden  sonraki işiniz romanı yazmaya başlamaktır.
Romanınızın Karakterleri
Gelelim can alıcı noktaya. Karakterleriniz romanınızın bir parçası olacaklar. Sadece ana karakteri geliştirip diğerlerini görmezlikten gelmemelisiniz. Her karakteri tek tek ele almalı ve üzerinde çalışmalısınız.Romanınızın ana öğeleri olacak  iki ya da üç ana karakterden fazlası olmamalıdır. Diğerlerinin basit ayrıntıları olacaktır. Bu ana karakterleri romanınızın başındaki iki üç sahnenin tam ortasına yerleştirmelisiniz.
Romanınızdaki  Diyalog
Diyalog roman yazımının en önemli parçalarından biridir. İlk önce hangi anlatımı seçeceğinize kara vermelisiniz: Birinci tekil kişi mi, üçüncü tekil kişi mi? Roman kimin ağzından anlatılacak bu önemlidir. Mesela: “Karşıya doğru bakıyordum, ansızın bir kurşun geldi ve bacağıma saplandı.”  Ya da “ karşıya doğru bakıyordu, ansızın bir kurşun geldi, bacağına saplandı.”  ‘Birinci tekil kişi’nin ağzından yazmayı seçtiğiniz zaman bazı sınırlamalarınız olacaktır. Ana karakterin bildiğinin dışında başka bir şey bilemezsiniz; çünkü ana karakter anlatıyordur hikayeyi.  Temanın her bir köşesini ve açısını keşfedebileceğiniz için ‘üçüncü tekil kişi’ roman yazmak için en iyi yoldur  her bir durumu ana karakterden bağımsız olarak kurarak daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz.
Zaman yönetimi ve Aşamalar
Birkaç saat içinde roman yazmak imkansızdır. Umulandan çok daha fazla zaman alır. Ortalama bir romanın 90,000,000 ile 150,000,000 kelime arasında olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu zamanınızı tüketir. Evet, roman yazımı, haftalar, aylar, hatta yıllar alır. Roman yazmak için, yüksek düzeyde zaman yönetimine ihtiyacınız vardır. Romanınızı küçük bölümlere ayırmalısınız, böylece günlük birkaç saatlik çalışma süresinde onları yönetebilirsiniz; günde 5 saat, haftada 30 saat, ayda 120 saat diyelim.
Romana başlamak ve sonuna kadar aşamaları sürdürmek kolay bir iş değildir. Romanı iyice ilerletinceye kadar, ana fikrinize gönderme yaparak ve bağlı kalarak olay örgünüzü sürdürün.Ek temaların sizi şaşırtacağı durumlar olacaktır, ve bu sizin romanınıza derinlik katacaktır, ancak ana temadan uzaklaşmadığınıza emin olmalısınız. Eğer romanınızı nasıl yazacağınızı  uygun bir şekilde planlarsanız, bu kontrol altında olacaktır. Anahatlar roman aşamasını sürdürmenize yardımcı olurken   hayal gücünüzün tema ve fikirlerinizden uzaklaşmasını önleyecektir.
Sonuçlandırma
“Son” her kitabın ya da romanın büyülü bir sözcüğüdür. Başından sonuna kadar roman yazımı büyük ölçüde kelimeyi ihtiva eder. Ortalama olarak 90,000,000 ile 150,000,000 kelimeyi içerir, romanın uzunluğuna göre bu değişir. Romanınızın başına bir gün oturup başından sonuna kadar bitiremezsiniz. ‘Çözüm’ bir roman yazımının en önemli parçalarındandır. İşte bu yüzden olay örgülerini bitirirken dikkatli olmalısınız, Çözüm sizin roman yazmadaki yeteneğinizi gösterir. Çözüm başlangıç ve bitiş arasındaki köprüdür. Bazı yazarlar sonu başta yazarak akıllıca bir oyun oynarlar. Sonrada başlangıç ve sonuç arasını istedikleri her şeyle doldururlar. Siz bunu yapmayın.
Hataları gözden geçirmek
Bir romanı hatasız yazmak hiç kimse için mümkün değildir, bu yüzden üzülmeyin.  Hataları düzeltmek için en iyi yol, eşinizden ve dostunuzdan bunu yapmasını istemektir. Onlara bunu dikkatlice yapmalarını söyleyin ve hatta dilbilgisi hatalarını da düzeltmelerini isteye bilirsiniz.
Romanınızı Yeniden Gözden Geçirin
Eserinizi gözden geçirmeniz gerekir böylece yayımcıdan geri dönmeyecektir. Evet, okuyucular da romanınızda hataları bulup şikayet edebilirler. Bu sizin kitabınızın satılabilirliğini de etkileyebilir.Romanınızın gözden geçirilmesi için en iyi yol aşağıdakileri takip etmektir.
  • Kitabınızın basılı bir kopyasını edinin.
  • Hataları not alacağınız bir defter edinin.
  • Hataları düzeltirken değişik renkte kalemler kullanın.
  • Kitap boyunca kelime kelime, sahne sahne, karakter karakter ilerleyin.
  • Lütfen romanınızın mantıksal ve doğru bir şekilde yazılıp yazılmadığını kontrol edin.
  • Gereksiz olay örgüsünü, karakteri ve sahneyi romandan atın.
  • Tekrar imla ve dilbilgisi kontrolü yapın.
  • En sonunda gözden kaçmış hatalardan kaçınmak için  romanınızı tekrar gözden geçirin. SON sözcüğüne ulaştığınızda romanınız gerçekten bitmiştir.

kitap yazarken nelere dikkat etmeliyiz


İnsanoğlunun masum zevkleri vardır.. Bunlar yaşandıktan sonra yere düşmüş hissi vermeyen, düşündükçe artan manevi zevklerdir.. Kitap yazmak da bunlardan biridir.
Kitap yazmaya orta okul yıllarımda başladım.. O zamanki yaptığım şeye kitap yazmak denmez tabii, sadece birşeyler karalıyordum..
Eğer uzun bir zamandır kafanızda bir kitap yazmak gibi bir fikir varsa , bunu hiç bekletmeyin derim ben !
Yazmaya başlarken şunları yapmalısınız;
1. Çok kitap okuyup değişik üslupları görmek (unutmayın o anda okuduğunuz kitabın üslubuna benzer bir üslubu o günlerde yazdığınız yazılarda da kullanırsınız, bu yzden bir çok yazarı okumalı ve incelemelisiniz ki özgün bir tarzınız olabilsin.)
2. Sürekli bir şeyler yazmak (eğer mükemmeliyetçi bir karaktere sahipseniz kitabınızı başladıktan sonra sonuna kadar devam ettirmeniz neredeyse imkansızdır. 10 veya 15 sayfaları da yazdıktan sonra en başlarda yaptığınız birkaç eksiği görüp tekrar başlayacaksınız. Ama bu birşeyler öğrenip kendinizi geliştirdiğinizin bir göstergesidir. Orta okul türkçe öğretmenim Ümit TOPAL şöyle derdi ” İnsan kendi yaptığını hiçbir zaman tam olarak beğenmez.. Bu da onun daha iyisini yapmasını sağlar.”)
3. Taklitçilikten uzak olmak (asla bir film veya kitaptan kopyala yapıştır yapmayın, fakat hayatınızda geçen bir olayı yazmak taklitçilik değildir.)
3. Geniş düşünün (Hayata karşı at gözlüğüyle bakmayın .. Her zaman olanı sorgulayın ve yeni fikirler üretmeye çalışın . Asla başkasının dediğini sorgulamadan kabullenmeyin çünkü bu kitabınızda ”okuyucuyu inandırma” açısından gelişmenize yardımcı olacaktır.)
4. Acele etmeyin (Eğer bu işe başlamak niyetindeyseniz , durakta oturup beklemeniz gereken bir şey var ‘ilham’.. Tabi onun gelip kafanıza vurmasını da beklemeyin onu siz de bulabilir ya da çağırabilirsiniz.Ve hiçbir zaman belirli bir zamanı düşünerek bu zaman içinde şu kadar yazacağım demeyin.. 1 saat içerisinde gönül rahalığıyla yazdığınız 1 tek cümle , 100 sayfa lakırdıdan iyidir.)
5. Tasarı hazırlayın (Kitap yazmaya başlamadan önce , yazacağınız olayları sırasıyla yazın , neyin zerinde durmanız gerektiğini ve can alıcı noktaları belirleyin .. o esnada kullanacağınız içinizde kalmış bir cümle veya kelimeyi yanına not düşün.Ve karakterleri tek tek yazın, yanlarına da kişilik özelliklerini , ve birbirleriyle akrabalık derecelerini eklemeyi unutmayın.)
6. Bölümlendirin (Romanınızı bölümlere ayırarak yazmanız olayları can alıcı noktalarda artistik olarak kesmenizi okuyucuda da heyecan ve ilgi yaratmanızı sağlar. Ayrıca o an anlattığınız mekan veya olaydan farklı bir mekana, olaya yada duruma kolayca geçiş yapmanızı sağlar.)
7. Araştırma yapın (Romanınızın hayatın bir çok dalından bilgiler barındırması gerçeklik kalitesini etkiler. Mesleki , sanatsal ve genel kültür alanındaki birçok bilgi size bu konuda yardımcı olur.)
8. Söz sanatlarına ve kelime oyunlarına ara sıra yer verin (Satır arası veya diyaloglarda okuyucunun düşündükten sonra anlayabileceği bir takım söz sanatları ve kelime oyunları okuyucuyu cezbeder ve onun haz almasını , metnin veya kitabın da akıcılık kazanmasını sağlar.)
Kitap yazmak sabır, çalışma, birikim ve yetenek işidir. Bu yüzden her daim geliştiğinizi unutmayın.

hikayeler nasıl yazılır ?


Kuru söz akılda kalır mı? Bir kulaktan girer diğerinden çıkar. Bu yüzden eski çağlardan beri hikayeler anlatılır. İnsanları olaylarla  etkilemek daha kolaydır. Her insan dinlediği ya da okuduğu hikayeden kendince bir ders çıkarır. Eskiden yazının olmadığı ve insanların yazıyı az kullandığı zamanlarda hikayeler sözlü anlatılırmış. Son birkaç yüzyıldır kitaplardan okunurken internette daha fazla hikaye görür olduk.
Hikaye bir olayın kurgulanarak anlatılmasıdır. Romandan farkı çok fazla olay örgüsü ve karakter içermemesidir. Hikaye yazmak bu yüzden daha kolaydır. Herkes hikaye yazabilir ama roman yazamaz. Roman sabır ister. Hikayeler de iki bölümde incelenmelidir.
1-Kısa hikayeler
2-Uzun hikayeler
Kısa hikayeler (öyküler): Kısa öykülerin olay kahramanları sınırlıdır. Birkaç kişiyi geçmez. Olay örgüsü çok kısadır ve etkileyici olmak zorundadır. Tek bir konu üzerinde durulur.
Hikayeler: Öykülerden biraz farlıdırlar. Birkaç bölüm halinde yazılabilirler. Olay kahramanları daha fazla olabilir. Birkaç olayın iç içe geçmesinden oluşabilir. Roman kadar karmaşık değildir, öykü gibi de basit ve kısa değildir.
Hikayede anlatış tarzı çok önemlidir. Hikayeyi anlatan kişi ya birinci tekil kişi yani ben ya da  üçüncü tekil kişi olabilir. Hikayeyi birinci tekil kişi anlatıyorsa duygularını anlatmak çok kolaydır. Fakat bir dezavantajı vardır. Yapılan davranışları ya da duyguları dışarıdan göremeyiz. Tek taraflı ve yanlı düşünmemize neden olur. En güzeli üçüncü tekil kişi kullanmaktır. Bu şekilde hikayemiz daha inandırıcı olur. Üçüncü tekil kişiler hikayeyi gördükleri gibi anlatırlar. Hikaye kahramanının düşüncelerini duyamayız. Konuşmalarını duyabiliriz ve davranışlarını görebiliriz.
Yazar davranışları tasvir etmelidir. Eylemler insanın gözünün önüne gelmelidir. Konuşulanlar duyulmalıdır. Tıpkı televizyonda ya da sinemada bir film seyrediyor gibi hissetmelidir okuyucu. Böyle olması günümüzün okuyucuları için önemlidir. Çünkü artık görsellik televizyonlar sayesinde daha ön plana çıkıyor. Okuduğunu gözünün önünde canlandırabilen bir okuyucu ise bundan zevk alır ve asla sıkılmaz.
Hikayenin dili de önemlidir. Dilbilgisine dikkat etmek gerekir.Okuyucuyu sıkmamak için uzun uzun cümleler kullanılmaz. Eylemler anlatılırken birkaç kelimelik cümlelerle anlatılırsa göz önüne getirilip canlandırma daha kolay olur. Sıfat yerine de imgeler kullanılırsa etkiyi artırır.
Hikaye kahramanlarını konuştururken, o şunu dedi, bu bunu dedi demekten kaçınmalıyız. Olayın akıcılığını bozar. Tırnak işaretleri kullanıp her kahramanın konuşmasını birbirinden ayıracak olursak daha akıcı olur.
Kısacası biz olayı anlatmamalıyız, göstermeliyiz. İşte o zaman iyi yazar oluruz.

fotoğrafçılıkta kompozisyon


Evet o fotograf cok guzel ama Neden guzel?
Sonucta beynimizde buna karar veren bir mekanizma olmali. eger bu mekanizmayi biraz daha iyi anlayabilirsek fotograftaki elemanlari kareye ona gore yerlestirirsek daha cok guzelfotograf olusturma sansimiz artabilir. yazinin geri kalan kisminda insan gozune neler guzel geliyor bunlara bir kac ornek vererek deginecegim.
Kural 1: Yaklasabildigin kadar yaklas;
konuyu ne kadar vurguluyorsaniz, vermek istediginiz mesaji o kadar kolay verebilirsiniz. bunu yapmanin milyonlarca yolu olabilir ama en kolayi konuya olabildiginice yakinlasip arka plandaki herseyi yok etmek.
Diyelimki bir cicegin fotografini cekmek istiyorsunuz arka plandaki sandalye, yada cicegin saksisi hatta yesil yapraklar bu karede olmalimi? Izleyiciye vermek istediginiz mesaj ne? neye dikkat cekmek istiyorsunuz? yada cicegin kendisimi?
birdahaki sefer bir cicek fotografi cekerken tripotunuzu kurun (yada kamerayi kitap yigini gibi bir sey uzerine sabitleyin)ve cicege yaklasabildiginiz kadar yaklasin taki butun kareyi cicek doldurana kadar. (buna fotografcilikta kareyi doldurmak denir)
bu fotografi gosterdiginizde neyin ilgi cekmesini istiyorsaniz bu son karede o cokca bulunsun. cicegin saksisi yada yesil yapraklari ne oranda olmali ama her halukarda cicegin kendisi

focusta olmali.
arka plandaki sandelye ve diger dikkat dagitan seyleri tamamen karenin disinda birakmali.

ios mu daha güvenli android mi ?


Mobil işletim sistemleri güvenlik açısından masaüstü tabanlı işletim sistemlerinden daha ileride. Ancak bu mobil işletim sistemlerinin açıkları olmadığı anlamına da gelmiyor. Özellikle Symantec'in 23 sayfalık raporu Apple'ın iOS ve Google'ın Android mobil işletim sistemlerinin güvenlik durumlarını ortaya koyuyor.
Symantec'in araştırması özellikle iki işletim sisteminin, internet tabanlı, ağ tabanlı, sosyal ağ tabanlı ve veri hedefli saldıralara karşı durumunu gözler önüne seriyor. Kötü niyetli yazılımlara karşı Apple'ın uygulamaları oldukça sıkı denetlemesi iOS'u bu konuda biraz daha güvenli yaparken, Google'ın açık yazılım olmaya verdiği önem kötü niyeti yazılımlar tarafından istismar ediyor.
Android'in açıklığı şu an için kullanıcılar için çok büyük sorunlar oluşturmuş değil. İşletim sistemi aslında uygulamaların kullanacağı izinleri kullanıcıya bırakmış durumda ancak her akıllı telefon kullanıcısı izinler ve kötü yazılımlar konusunda yeterince bilgili olamayabilir. Yani kötü niyetli bir yazılım izin istediğinde kullanıcı severek izni uygulamaya veriyor. iOS ise bu izinleri kullanıcıya zaten vermediği için herhangi bir sorun da ortaya çıkmıyor.

iOS'TA ŞİFRELEME YETERSİZ

Symantec, iOS'taki şifrelemenin yetersiz olduğunu düşünüyor. Şöyle ki, iOS'ta şifrelenen birçok veri kullanıcı ana şifreyi görmeden çözülebiliyor. Bu da telefonu açık halde ele geçiren kişinin iPhone üzerindeki birçok veriye ulaşmasını sağlıyor. Google'ın Android işletim sisteminin 3.0 sürümüyle beraber ise tümleşik bir şifreleme mekanizması mobil işletim sisteminin özelliklerine eklenmişti.
Ayrıca Symantec, iOS'larda geneli düşük dereceli olan 200 açığın, Android'de ise 18 açığın bulunduğuna dikkat çekiyor. Ancak Google'ın Android açıklarını kapatması bazen sorun teşkil edebiliyor. Örneğin Android'in 2.3 sürümünde kapatılan bir açık daha önceki sürümlerde kapatılamamıştı.
Özet olarak araştırmaya göre Apple'ın artı noktaları daha iyi erişim kontrolü, uygulama kaynağı, kötü niyetli yazılımlara karşı ve veri kayıplarına karşı daha iyi koruma sağlması. Android'in artıları ise daha iyi uygulama izolasyonu, izne bağlı erişim kontrolü bulunuyor. İki mobil işletim sistemi de internetten yapılan saldırılara karşı çok iyi koruma sağlıyor.

hayal kurmak unutmayı engelliyor

Stephan Leacock, ''En fazla iş başaranlar en çok hayal kuranlar olabilir'' diyor. Albert Einstein''ın bu görüşü doğrulayan sözü ise: ''Hayal gücü bilgi gücünden önemlidir.'' Düş gücünün etkisini ortaya koyan bu sözleri bilim adamları da onaylıyor. Ege Üniversitesi Temel Bilimleri Fizyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, ''Zihinsel aktivasyon, hızlı öğrenmenin önemli bir yoludur ve fiziksel çalışma kadar verimlidir'' diyor.

Türkiye Beyin Araştırmaları ve Sinir Bilimleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Toygar, unutmayı önlemek için neler yapılması gerektiğini anlattı:

Hayal kurmanın avantajları var mı?

Yaratıcı düşünce ve gündüz düşleri beyin yeteneğinin gelişmesinde işitsel, görsel ve eylemsel yöntemlere en büyük destektir ve bellek depolanmasını kolaylaştırır. Zihinsel aktivasyon, hızlı öğrenmenin önemli bir yoludur ve fiziksel çalışma kadar verimlidir.

Beyin egzersizleri ne kadar süre ile ne zaman yapılmalı?

Bekleme odasında, yürürken ya da koşarken, arabada, otobüste, trende, uçakta, yemek yerken, evde dinlenirken, sıkıcı bir konuşma dinlerken, konsantre olmamanızı gerektiren herhangi bir işi yaparken zihinsel aktivasyon uygulanabilir. Yalnızca pozitif düşünce ile uygulanabileceği unutulmamalı. Çalışma süreniz 15 ila 30 dakika arası olsun. 15 dakikadan kısa süren egzersizler kalıcı olmazken, 30 dakikadan uzun sürenlerse yorucu olup verimi düşürürler. Ama bir günde, birden çok çalışma yapabilirsiniz. Belleğinize ne kadar çok egzersiz yaptırırsanız o kadar esnek hale gelecek ve depolanmış bilgiyi o kadar kolay hatırlayacaksınız.

Beyin bilgileri nasıl depoluyor?

Depolamanın yöntemi; 1. tekrar: Ilk öğrenmeden 5 dakika sonra. 2. tekrar: Ertesi gün. 3. tekrar: Bir hafta sonra. 4. tekrar: Bir ay sonra. 5. tekrar: Üç ay sonra.

Hatırlamak için pratik önerileriniz neler?

Hatırlamanın en iyi yolu, simge kullanmak. Örneğin; ertesi gün yapılacak işler: Bir demet çiçek. Gül, karanfil, sümbül, nergis... Her biri bir işi ifade eder. Halka Tekniği Ile Isim Hatırlama: Bir kimsenin ilgi ve güvenini kaybetmenin en kolay yolu ismini hatırlamamaktır. Bu nedenle; arkadaşlıklar, iş ilişkileri, yeni iş fırsatları, işinizde terfi ve ödülleri kaybedebilirsiniz.

Birinci Adım: Kendinize tanıştığınız herkesin ismini hatırlayacağınıza dair söz verin. Biriyle tanışırken bu sözü hatırlayın.

Ikinci Adım: Tanıştığınız anda kişinin ismini doğru duyduğunuzdan emin olun. Uygunsa tekrar ettirin.

Üçüncü Adım: Konuşma sırasında ismi tekrar tekrar kullanın.

Dördüncü Adım: İsmi o kişiyi hatırlatacak şekilde fiziksel bir madde ile bağdaştırın. Ön ve soy isim arasında bir bağ bulun. Örneğin; Suat Taşkın: Sular akarken taş atan adam. Sadık Başeğmez: Sandık başını öne eğmez.

Beşinci Adım: Günün sonunda tanıştığınız kişilerin ismini bir yere kaydedin ve ara ara bu listeye bir bakın.

Zihni güçlendirmek için ne yapmalı?

Günlük alışkanlıklarınızda değişiklikler yapın. İşinize gittiğiniz yolu değiştirin. Salondaki masanın, tablonun yerini değiştirin'' diyor. 

Yapılması gerekenler:

Dinlenme: En yoğun dikkat 20 dakika sürer. Bu nedenle ortalama 30 dakikada bir dinlenme için ara vermek gerekir. Ancak bu dinlenme çalışılan konuya zıt olmalı. Örneğin; bir şey okunuyorsa çiçek sulanmalı, bir şey seyrediliyorsa mutfakta uğraşılmalıdır (5 dakika) Bütün bir gün çalışan beynimizde sinirler iletiyi sağlayan kimyasal maddeler (nörotransmitter) azalmaya başlar. Yok denecek kadar azalınca uyku başlar.

Beslenme: Yağ ve yoğun şekerler beyin çalışmasını yavaşlatır, hareket güçlüğü oluşturur. Oysa baklagiller, taze sebzeler ve pirinçten zengin diyetle antioksidan özelliği olan meyveler beynin soluma aktivitesini arttırır.

Stresi yenme: Stres beynin en güçlü düşmanı. Beyinde vitamin, mineral kaybına neden olur. Pozitif dengeyi bozar.

Yürüyüş yap hafızanı güçlendir

Prof. Dr. Nurselen Toygar, ''Hafif egzersiz veya orta tempoda yol yürümek (Endorfin salgılanmasına neden olur, oksijenlenmeyi artırır) stresi azaltır. Konsantrasyon yeteneğini artırır.''

Kendinizi test edin

1- Sanatçılara özgü bir yapım var.

2- Gündüzleri sürekli düş kurarım.

3- Müzik dinlemeyi ya da çalmayı çok severim.

4- Canlı bir hayal gücüm var.

5- Düş kurarken kare kare resim görürüm.

6- Iyi bir ritim duygum var.

7- Her şeyin nedenini öğrenmek isterim.

8- Rakamlara karşı eğilimim vardır.

9- Mantıklı düşünmeyi severim.

10- Uygun bir yerde uygun bir sözcüğü kullanmayı severim.

11- Bilimsel konular beni büyüler.

12- Bir seferde bir işle uğraşmak isterim.

Değerlendirme:

- 1-6 nolu sorulara ''Evet'' cevabı; 7-12 nolu sorulara ''Hayır'' cevabı 
çoğunlukta ise sağ beyin

- 1-6 nolu sorulara ''Hayır'' cevabı; 7-12 nolu sorulara ''Evet'' cevabı 
çoğunlukta ise sol beynin daha çok kullanıldığını gösteriyor.

Sağ taraf duygusal

Beynin sağ yapısı birisiyle tanışınca tüm resmi çeker. Sol yarısı sadece saç 
rengini, gözlerinin rengini, çene şekli gibi bilgileri kaydeder.

Sol taraf

Akıl yürütme

Mantık

Analiz

Bir defada bir iş

Dil kullanımı

Matematik Hesap

Sayı ve Sözcük bilgisi

Sağ taraf

Sezgi

Sanat yeteneği

Müzik/Ritim

Hayal gücü

Gündüz düşleri

Görsel tanıma

Yüz ifadesi

Beden dili